Kırıntı doyurmaz, ziyafet de, ayaklarım yeşili özler. Kalbim acır, uyurum uyanırım. Bir hafta fena değildir, iki idare edilebilir, üç zaruret belki ama dört, dört çoktur işte. Üçe kadar hayalse, dört gerçektir. Dört, rakamların en uzunudur. Dört yerine ömür de denilebilir ve dört sonsuzluk işareti ile gösterilir.
Işık yanmaz, yanılgıdır o. Gerçek, ışık sanılır, ışık gerçek. Bazen karanlık ışıktan iyidir. Bazen gözlerini kapamak iyidir. Farketmeden duymaya, farketmeden görmeye engeldir ışık. Uzaklara bakmak kadar gözleri kapamak da yolculuktur.
Geceleri çıkıp yürürüm, bunun adı ne bunun adı kim, bu öp mü demektir bu öl mü demektir, düşünürüm. Her sabah başka yatakta sabahı karşılamak gibi, sabaha karşı birden uyanmak gibi, karlı bir pencereden geceye bakmak gibi, polis devriyeleri, yurt ışıkları, arapça tabelalar, uzaktaki başka ülke.
Yarım kalması, sonunun gelmesinden iyidir. Gözler güler, kalbindeki yük kalkar. Yarım kalması, her şeyden iyidir. Bu dediğin böyle değildir belki ama karmaşa karmaşadır işte. Yarım hikayeler, karnımda bir külçe gibi bekler. Bu külçe yüktür uykuya, gülümsemeyi yere çeker. Tamamlanmış hikayeler hiç iyi değildir.
Yabancı olmak acıdır, birçok acı şey gibi alnımızda durur. Aynayı unuturuz, saymayı ve aymayı da. Unutup uyuruz. Ümitler de biter. Zamana bırakmadan tetikler çekilir. Ümitler, masanın köşesinde oturur, sana bakarak ağlar. Sen ona bakamazsın, ağlamak ağır. Bir hikayede babalar hasta olur, ölür. Bir başkasında anneler küfreder, şefkat hep sarmaz. Bir diğerinde kardeşin duymaz. Ümit etmek, bıçak gibi keser tenini, kimsesizsindir.
Acıyor ki bir kalbin var, bu keder sana bir kalp bıraktı, teşekkür et. Hem öldürüp hem dirilttiği için teşekkür et. Not almak isteyip alamadığın sözcükler için teşekkür et. Küçük ağızlardan çıkan büyük sözcükler için teşekkür et.
Her şey bir miktar şiirdir. Kırıntılar, dört rakamı, ışıklar, öpücükler, tabelalar, yarım kalmışlıklar, aynalar, ölümler, keder. Bunların hepsi, en nihayetinde birazcık şiirdir.